'Geçici Otonom Bölgeler' Üzerine & Diğer Mülahazalar

mühteva:
[1] Hâkim Bey'in Korsan Ütopyaları & Geçici Otonom Bölgeler kavramları üzerine
[2] Somali Korsanlığı üzerine

[1] Hâkim Bey'in Korsan Ütopyaları & Geçici Otonom Bölgeler kavramları üzerine

Peter Lamborn Wilson [yahut Hâkim Bey], 1995'li Pirate Utopias adlı kitabında korsanların bir dönem kullandığı saklı adalardan bahsediyor. Büyük ölçüde spekülasyonlara dayanan 'korsan ütopyası' kavramı çevresinde şekillenen kitapta işin içine biraz da fantazi ögeleri kattığını, Lamborn Wilson kendisi de kabul ediyor. Korsan ütopyaları, Wilson'a göre hükümetlerin erişminin ötesinde, kısıtlanmamış hürriyetin esas olduğu proto-anarşist topluluklar olarak öne çıkıyor.


16ncı ve 17nci yylar arası aktif faaliyet gösteren, Batıda Berberî korsanları olarak bilinen birtakım Müslüman leventin, Avrupalıların Berberî Kıyıları dediği, günümüzde Mağrip de denen Kuzeybatı Afrika'nın Akdeniz kıyılarında kurduğu geçici komünlerden en meşhuru da Salé Cumhuriyeti idi. Salé, 17nci yy Mağribî denizciliğinin kalbiydi ve Wilson'a göre muhtemelen kendi lingua francası bile vardı. Avrupalı devletlerle saldırmazlık paktları imzalamaya kadar ileri giden Salé gibi komünler, Wilson'a Geçici Otonom Bölge [Temporary Autonomous Zone, TAZ] fikrini geliştirmesinde esas rolü oynadı.
Wilson şöyle der:
"Tahayyülümüzü, bize gerçek bir tarihçinin izin verdiğinden daha fazla kullanmak zorunda kaldık, tartışmalı birtakım genellemeler çerçevesi üzerine pek çok varsayımda bulunduk, ve işin içine biraz da fantazi kattık [Hangi korsanbilimci fantastik ögelere karşı koyabilmiş ki?] Ve şunu söyleyebilirim ki bu bağlamda yalnızca kendi merakımı giderebildim"

Wilson eserinde Avrupalıların büyük kitlelerce İslâm'a geçen mühtedilerin kutsal deniz muharebelerine [cihad] katılışından bahseder ve bu mühtediler için sıkça renegado terimini kullanır. Burada, Avrupalıların gerçekten İslâm'a karşı olup olmadığını, yahut İslâm'ın korsanları cezbeden bir yanı olup olmadığı hususunu eşeler. İhtida eden bu Avrupalı renegadoların kendi memleketlerinde mürted ve hain sayılmalarının yanısıra, Hristiyan dünyasına gönüllü olarak isyan etmelerini bir toplumsal direniş pratiği olarak düşünülebileceğini yazar.

~

[2] Somali Korsanlığı üzerine 

Tarihte inşâ edilen ikinci gemi muhtemelen bir korsan gemisiydi. Sümerliler ve Mısırlılar Punt Diyarı'na 5,000 yıl evvel yelken açtığında fildişi, altın, bakır arıyorlardı. Hiç şüphesiz bir proto-Karasakal kamış salıyla hazine dolu güvertenin peşine takılmıştı.
17nci yyda Hint Okyanusu korsanlığı, pre-kapitalist globalist taşkınlıktan az evvel kısa bir altın çağ yaşamıştı.
12-13 yaşlarında iflâh olmaz bir korsan olarak Robert Louis Stevenson okuyarak denizlerde hayatımı kazanabilmek için biraz geciktiğimi hissediyordum. Korsanlık bitmişti sanıyordum, artık sadece uzak geçmişin bir romantizmi kalmıştı. Ama yanılıyordum, korsanlık asla bitmez çünkü. Klasik periyotları, romantik çağları ve kasvetli geçiş dönemleri olur, ama asla bitmez.
Yeni yeni oluşan kapitalizme karşı başkaldıran bir 'radikal korsan' fikri, muhtemelen ilk olarak İngiliz tarihçi Christopher Hill tarafından gündeme taşındı, ve Larry Law, Marcus Rediker, Stephen Snelders, William S. Burroughs gibi bir grup anti-otoriteryen korsanbilimci tarafından yıllarca üzerinde tartışıldı.
Kimileri, korsanlığın ilke bir yağma tekniği olsa da, yine de devlete karşı direniş şekilleriyle, kendi ıssız adalarında ve yüzen cumhuriyetlerinde eşitlikçi ütopyalar inşa etmeye giriştiğini öne sürecek kadar ileri gitti.Bu fikir muhtemelen Kaptan Johnson ve Alexandre Olivie Exquemellin'in ilk metinlerinin bir okumasıydı.

21inci yy'ın yeni bahrî düzeninde malların yüzde sekseni devasa konteyner gemilerinde yahut tankerlerde taşınıyor. Bu gemiler bilgisayarlarla izlenip kumanda ediliyor ve küçük bir mürettebat tarafından yönlendiriliyor. Bu şartlar altında birkaç dahinin çıkıp, şişme sal içinde gözükara birkaç adamla bu milyon dolarlık gemileri ele geçirip fidye için tutabileceklerini akledebilmesi kaçınılmazdı. Punt Diyarı artık Somali'nin bir parçası. 1991'den beri merkezî hükümeti olmayan bir failed state. Kitlesel medyaya göre şuanda Somali kabileci toprakağalarıyla, cihadçı örgütlerle, uyuşturucu baronlarıyla şiddetli bir kaosun merkezi. Ancak ilginçtir ki, Somalililerin tamamı o eski güzel merkezî hükümetli günlerini özlüyor gibi görünmüyor.
 
Somali'de avârelik eden silahlı örgütlerin arasında en ilginci, hiç şüphesiz, eski usûl korsanlığı yürüten, Arap yelkenlileri üstünde AK-47'lerle devasa bir konteyner gemisini ne kadar kolay kaçırabileceklerini keşfeden beş-altı gruptur. 'Ulusal Gönüllü Sahil Güvenlik', 'Somali Deniz Piyadeleri' gibi isimler altında birleşen bu grupların adlarındaki vatanseverlik ve özsavunma imâsı ironik değil. Gerçekten de bu modern korsanlarımız yerine getirecek sosyal rolleri olduğunu düşünüyorlar, ve bunu düşünmek için de sağlam sebepleri var.

1991'de hükümetin çöküşüyle, korunmasız Somali kıyıları iki tip uluslararası suç örgütünü kendine çekti: İllegal balıkçılık kâşifleri ve illegal toksik atık boşaltma operatörleri. Yerel balıkçılar hiddetle yüksek teknolojiyle kuşanmış gemiler tarafından ezildi, yokedildi, kenara itildi, görmezden gelindi. İşin içine İtalyan mafyası bile dahil oldu. Açlıktan ölmek üzere olan Somalililer adaleti elleriyle sağlamak zorunda kaldıklarında bunun ne kadar kolay olduğunu gördüler, cezboldular.

Kenyalı gazeteci Mohammad Abshir Waldo, Somali korsanlığı denen kavramın basitçe illegal balıkçılık ve çöp boşaltımına yanıt babında bir karşılık olduğunu söylüyor. Herkes bu korsanların kötü adam olduğuna ikna edilirken, dünya Somalilileri zehirleyenlere sesini çıkarmıyor. Sosyalist bir milletvekilinin Avrupa parlamentosunda dediği gibi, bu ahlakî zulüm tamamen petrol tankerlerini korumakla ilgili, kimse Somali'de sinek gibi ölen insanları umursamıyor.

Geçen sene mürettebatı tank ve askerî ekipman taşıyan bir gemiyi ele geçirdiğinde 15 saniyelik şöhretten pay alan 'korsan sözcüsü' Suguli Ali kendilerini deniz haydutu olarak görmediklerini, esas haydutların denizlerini zehirleyerek milletinin açlıktan ölmesine göz yuman ve yasadışı balıkçılık faaliyetlerine devam edenler olduğunu söylüyor. Bu nedenle Somalili korsanların mücadelesinin ayrı bir 'sosyal' yönü olduğunu öne sürüyorum. Güney Çin Denizi'nin vahşî korsanlarının aksine kimseyi öldürmüyorlar, rehinelerine iyi davranıyorlar. Suguli Ali, onlarla spagetti yedikerini bile söylüyor!

Kimi kaynaklar Somali'nin en güzel kızlarının korsanlarla evlenme ümidiyle liman şehirlere kaçtığını söylüyor. Korsanlar yalnızca 'zengin' değil, ayrıca romantikler. 90larda unutulmuş bir balıkçı kenti olan Eyl günümüzde büyük arabalarla, pahalı villalarla, ve hatta rehinelere özel yabancı yemekler yapan restoranlarla kaynıyor. Korsanlar korumacı vazifelerinde samimi olabilirler, ama apaçık ortada ki şöhretlerini ve hazinelerini harcama konusunda da itirazları yok.

E doğal olarak, Batı basını, korsanları İslamcı terörizmle [Somali'deki el-Şabab'la] bağdaşlaştırmaya çalıştı. Ancak Somali'nin gerçek İslamcı milisleri, geçen yıl bir Suudi petrol tankerinin kaçırılması ardından korsanlara savaş açtı, bu oyun da geri tepti.

Captain Philips filmine esin kaynağı olan, korsanlar 2009'da Maersk Alabama'yı ele geçirince Amerikan Deniz SEAL nişancıları tarafından üç korsanın öldürülmesi ve bir gencin yaralanmasıyla kaptan kurtarıldı. Yaralanan genç Abshir Boyah, mahkeme için New York'a 'teslim edildi'. Hillary Clinton'ın sahne arkasındaki savaş çığlıkları, Somali Korsanlığının tarihte kaybolup biteceğini sandırsa da öyle olmadı.
Temel sorun belli: Modern bir kargo gemisini ele geçirmek çok basit, kıyının 500 mil açığından giden gemilere eskortluk etmek ve korumak çok zor, ve Somali'nin korsan enklavlarını işgâl etmek de imkânsız.

Bu yazı için çok araştırsam da hiç Somali korsanlarıyla adamakıllı bir röportaj yapabilen gazeteciye rastlamadım. Tek bir istisna hariç, Guardian'dan Xan Rice'ın röportajı. Bunu o kadar ender ve önemli bir belge olarak görüyorum ki, benim hatalı çıkarımlarım yerine alıntılanmayı [yahut korsanlanmayı] hakediyor.


ÖLÜM, özgürlüğün önünde durmakta olan herkese & herşeye!


Han Kocyigit

Son Bayburdî korsan, bel ağrısı muzdaribi, güneypençe, meclisbozan. Dağlarda ölmek ister. Hurûc ale’s-Sultan.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski

Vanitas | 5. Sayı

Vanitas | 4. Sayı