Bütün Uykuların Arifesi

 heybemde kaç tane duygu kaldı terk edilecek

renk renk taşları taşırdım her biri ruhuma can verirdi

ağırdı ama taşıması gönül gözüme fer verirdi

ve şimdi yüreğim nice hastalıkla boğuşuyor

sevmeyi imkansız kılacak, bir antikor belirmeyince


dipsiz bir kuyunun belirsiz hizasında ip beklemekteyim hevessizce

nihayet pes ettim umut denen taşın da rengi sönünce

karanlığa alışmama ısrarı hasret bıraktı her sevince

ve göz kırpmak bile zahmet oldu boğazdan bir lokma bir damla geçmeyince


kainatta yerim bir kum tanesi kadarken

gecenin bitmesini beklemem niye ki

yıldızlar kadar parlaktı heybem

karanlığı bir soru mu getirdi

ne ederim grinin tonlarında yürürken cebimdeki pulun değerini

bir insan furyasında savrulurken düştüğüm yalnızlığın yok tarifi

ve ilacı sular değil, yılanı boynuna dola

ve sonlandır hikayeyi, hızlıca gerip


artık mahkemelere düşmüyor davam

öfkem içimde sönmeye yakın bir köz hala

def etmek için didindiğim o his

bir halattı beni soluğa bağlayan

ama verdiğim hiçbir kavga

çare olmadı düştüğüm bu girdaba


soluk almak bir çare mi,

hava bir emsali cehennemin

ciğerini yormaya değer mi,

henüz sağlığım bile doymuyorken

emek harcamaya değer mi,

her gece kendimi kaybediyorken

bu sabahlar benim için değil!


fakat ürperiyorum hiç olmadığı kadar

soluklanmak için her durduğumda o cinler tepemde beliriyorlar

sual zincirlerinden bir kolyeyi boynuma geçiriyorlar

son halkasında tek bir cevap var

ve korkup yarına bırakıyorum her defasında,

yarına bırakıyorum her defasında,

her defasında

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski